Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün 71. yılını kutluyoruz.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve tüm dünyada her 10 Aralık, İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaya başlamıştır.
İnsan hakları; tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olmasıdır. 71 yıl önce bugün bu ideallerle eşitlik, barış, özgürlük ve hukukun üstünlüğü gibi ilkeler evrenselleşmiş; İnsan Hakları Bildirgesi imzacı devletlerin iç hukuklarının da üstünde, bağlayıcı ve evrensel bir norma dönüşmüştür. Ülkemiz de Birleşmiş Milletlerin kurucu üyesi olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni ilk onaylayan ülkeler arasında yer almıştır. Ancak maalesef ki ülkemizde, içinde bulunduğumuz coğrafyada ve de dünyanın herhangi bir yerinde, bu ilkelerin ve bu görevlerin uygulandığını söylemek ve görmek mümkün olmadığı gibi, yaşadıklarımızın her zamankinden daha kötü ve ağır bir tablo içerisinde olduğunu gözlemlemekteyiz.
Cezaevlerinde insan hakları ihlalleri artarak devam etmektedir. Cezaevlerinin sağlıklı koşullarda olmaması, normalde kalması gerekenin iki-üç katı kadar kişinin aynı koğuşta kalması; tutuklu ve hükümlülerin sağlık hakkına erişiminin olmaması, nakil sorunlarının devam etmesi, avukat görüşlerindeki keyfi uygulamalar cezaevlerinde yaşanan belli başlı hak ihlalleridir.
Ülkemizdeki mültecilerle ilgili yaşanan statü ve kavram kargaşası sonunda; hukuki, ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlar giderek artıyor. Mültecilerin yaşamını devam ettirmeleri ve bunu sağlarken istismar edilmemeleri sorunları karşısında bir yandan da kendi içimizde beslenen düşmancı, ayrılıkçı bir sorunla da baş başa bırakıldığımızı gözlemliyoruz.
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri engellenmeye çalışılmakta, ifade özgürlüğüne yönelik saldırılar artmaktadır. İfade özgürlüğüne yönelik ihlaller; basına, gazetecilere yönelik olarak tutuklama, eser toplatma ve gazete kapatma gibi saldırılarla devam etmektedir. İfade ve basın özgürlüğüne yönelik bu uygulamalarla halkın haber alma hakkı daha fazla kısıtlanmıştır.
Toplumsal zihniyete baskılar sonucunda çocuk istismarları ile kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık artarken cinsiyet eşitliğine ilişkin hakların da ihlallerini gözlemlemekteyiz.
Antalya Barosu İnsan Hakları Merkezi olarak insan hakları ihlallerinin olmadığı bir yaşam için meslektaşlarımız ve Türkiye İnsan Hakları hareketini oluşturan bütün bileşenlerle dayanışma içinde mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyu ile paylaşırız.
ANTALYA BAROSU İNSAN HAKLARI MERKEZİ