BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 20.11.2019 | Okunma Sayısı: 1624

 

 BASINA VE KAMUOYUNA

BM Genel Kurulu 20 Kasım 1989’da, tarihte en geniş katılımlı insan hakları belgesi olarak tanımlanan “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”yi kabul etmiştir.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile devletler; ayrım gözetmeme, çocuğun üstün yararı, yaşama, gelişme ve katılım haklarının güvenceye alınmasına dair temel değerler etrafında birleşmişlerdir.
Bu sözleşmeden hareketle, korunmaya ihtiyacı olan çocuklarla, suça sürüklenen çocuklar hakkında, çocuğun yüksek yararını sağlayacak tedbirler almak üzere hazırlanan 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu 3 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Çocuk haklarına ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuatta temel vurgu; yaşama hakkı ve gelişimi açısından ‘korunmaya muhtaç bireyler olan çocukların, parçası oldukları ailevi, sosyal ve toplumsal alanda, sınırlama olmaksızın her türlü konuda görüşlerini özgürce ifade etme, kendisi hakkında alınan kararlara, aile, toplum ve sosyal yaşama katılma, eğitim, sağlık-bakım ve barınma ihtiyaçları gibi en temel gereksinimlerinin karşılanmasını isteme, sömürü, istismar, şiddet ve suistimalden korunma, oyun oynayabilme, hayvanlara ve yeşil alanlara sahip olma, kirlenmemiş ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama, kültürel ve sosyal olaylara katılım, etnik kökenine, dinine, gelirine, cinsiyetine ve engelli olup olmamalarına bakılmaksızın her hizmete ulaşabilme hakkına sahip olduklarıdır.
BM Çocuk Hakları Komitesinin Ceza Adalet sistemindeki çocukların hakları üzerine hazırladığı yorumlarda, kurum ve kanunların şekli varlığının yeterli sayılamayacağı, kanunlarla ihtilafa düşen çocuklarla ilgili olarak adli kovuşturma olmaksızın önlemlerin geliştirilmesi‐uygulanması ve çocuğun özgürlüğünden yoksun bırakılmasının en son başvurulacak bir önlem olması gibi ilkelerin özümsenmesinin önemi özellikle vurgulanmıştır.
Tüm bu yasal düzenlemelere rağmen Çocuk Ceza Adaletinde cezai sorumluluk için asgari ve azami yaş sınırları, çocukların cezaevlerine konulması ve kapatılmasının çocuklar için yeni mağduriyetlere neden olduğu göz ardı edilmektedir.

Hapishanelerde bulunan çocuklar, cinsel istismar, sömürü, ihmal mağduru çocuklar, şiddete maruz kalan çocuklar, mülteci çocuklar, çalışan çocuklar ve daha onlarcası… Geleceğimiz olan çocukların her türlü tehlikeden korunmasının evrensel bir gereklilik ve aynı zamanda da herkesi bağlayan bir sorumluluk olduğundan hareketle Antalya Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak diyoruz ki;
Ülkemizin taraf olduğu uluslararası belgelerde ifadesini bulan hakların tüm çocuklar için eşit bir şekilde kullanılmasını sağlayacak adımlar derhal atılmalıdır.
Uluslararası sözleşmeler ışığında 18 yaşına kadar her bireyin ‘çocuk’ olduğu unutulmamalı, Çocuk Koruma Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu, İş Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ve sair kanunlardaki birbirine aykırı hükümler ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI İLKESİ ÇERÇEVESİNDE YENİDEN DÜZENLENEREK bir an önce hayata geçirilmelidir.

 BM Çocuk Ceza Adaleti Sisteminin Uygulanması Hakkında Asgarî Standart Kuralları’nın öngördüğü standartlarda bir adalet sistemine geçilmelidir.

Çocukların cezaevlerine konulmasının yarattığı sorunların son bulması için öncelikle tüm çocuk cezaevleri kapatılmalı, çocuklar için cezaevi dışında, alternatif adalet ve hukuk yolları araştırılmadır. Çocukların tutuklu olarak yargılanması uygulamasına son verilmelidir.
Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi hükümlerine uygun tedbirler bir an önce alınmalı, işkence, eziyet, taciz, şiddet ve tecavüz mağduru çocuklar psikolojik ve sosyal destek programlarından yararlandırılmalıdır.
Çocuklara yönelik işlenen suçlarla ilgili etkin soruşturma mekanizmaları kurulmalı ve çocuklara yönelik suçlarda cezalar caydırıcı hale getirilmelidir.
1. Yargı reformu paketi ile kabul edilen ÇİM’lerde çocuklarının beyanı alınmasına ilişkin düzenleme ÇİM’lerin ve AGO’ların yasal zemini oluşturması açısından olumlu bir adım olsa da sadece nitelikli istismar suçu kapsama alındığından mevcut kazanımların gerisine düşmüştür. İstismarın her tür ve düzeyinin çocuğun gelişimine büyük zarar verdiği ve yasada nitelikli istismar sayılmayan durumların da çocukta telafisi güç zararlara neden olduğundan hareketle, çocuğun adalet sistemini içinde ikincil mağduriyetini önleyecek düzenlemelerin tüm mağdur çocukları kapsar şekilde ele alınması sağlanmalıdır.
Çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarının güvence altına alınması, çocuğun haklarının korunması sırasında insan haklarına dayalı, adil, etkili ve süratli bir usul izlenmeli, soruşturma ve kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygun şekilde özen gösterilmelidir.
Sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak tüm çocukların eğitime erişim hakkı güvence altına alınmalı, eğitimde fırsat eşitsizliğine neden olan eğitim öğretimin özel sektöre devredilmesi yerine devlet okullarında etkin eğitim, öğretim ve barınma programları içeren politikalar üretilmelidir.
Taşımalı eğitim sisteminden vazgeçilerek çocukların eğitim ve öğretime en hızlı ve en kolay şekilde erişimi sağlanmalı ya da çocuklarımızın devletin sıkı denetim ve gözetimi altında açılacak devlet yurtlarında barınmaları sağlanmalıdır.
Çocuk işçiliğinin önlenmesi konusunda toplumsal duyarlılık oluşturulmalı, ekonomik nedenlerle çalışmak zorunda bırakılan çocuklar için başta eğitimlerinin devamının sağlanması olmak üzere koruyucu ve destekleyici tedbirler süratle alınmalıdır.
Ceza infaz kurumlarında annesi ile birlikte kalan çocuklar için çocukların yaşama ve gelişme hakkını koruyacak yeni bir sistem oluşturulmalı, ÇOCUĞUN MAHKUM GİBİ DEĞİL ÇOCUK GİBİ BÜYÜMESİ sağlanmalıdır.
Unutulmalıdır ki “İnsanlık, çocuklara en iyisini sunmayı borçludur.”

ANTALYA BAROSU ÇOCUK HAKLARI MERKEZİ

20.11.2019

ETKİNLİK TAKVİMİ

19.09.2024
AV. HÜSEYİN GEÇİLMEZ
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.