DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINI ANAYASAL SINIRLARI İÇİNDE HAREKET ETMEYE DAVET EDİYORUZ
Devletin temel sorumluluklarından en önemlisi çocukların her türlü istismara karşı korunmasının önündeki engelleri ortadan kaldırmak ve İhlal edenler hakkında adli idari tüm süreci işleterek karşı duruşunu göstermektir. Bunun yanında halkın bilinçlenmesi kamuoyunun bu konuda gerçek ve doğru bilgiye ulaşabilmesi açısından özellikle yasalarla görevli kişi ve kurumların istismara yol açacak her türlü düşünce görüş ve bilgi paylaşımının önüne geçilmesi gerekmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde Dini Kavramlar Sözlüğünde yer alan "İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir" ifadelerinden yola çıkılarak, “buluğ çağına ermiş kızların da evlenebilecekleri hatta kız çocuğunun velisi olmaksızın kendisinin nikâhlanabileceği” şeklindeki açıklamalar kamuoyu tarafından kaygı verici ve kabul edilemez niteliktedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cinsel istismara zemin hazırlayan bu açıklamalarından sonra kamuoyundan gelen tepkiler üzerine yazılı bir açıklamayla konu yalanlanmış Fakat dini Kavramlar Sözlüğünde yer alan ilgili kısımlara ilişkin değişiklik yapılmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Anayasamızın 11. maddesinde "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır" denilmektedir. Anayasamızın 136. Maddesinde ise “Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir” denerek Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görev ve yetkilerinin sınırları çizilmiştir.
Laiklik İlkesini benimsemiş ve bu ilkeyi Anayasasının “değişmez/değiştirilemez” hükmü olarak kabul etmiş olan ülkemizde; yasal dayanağını Anayasadan alan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, Anayasa ve yasalar ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırır şekilde tutum ve davranışlar sergilenmesi kabul edilemez.
Bu açıklamalar ,Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere ülkemizin taraf olduğu sözleşmelere de aykırıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi madde 19/1 gereğince “bu sözleşmeye taraf devletler, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimal, ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme, dahil, her türlü, istismar ve kötü muameleye karşı korunması için: Yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar” düzenlemesi devletlere çok açık bir yükümlülük getirmiştir.
Yine bu ve buna benzer değerlendirmeler, “TCK uyarınca açıkça“ suç işlemeye teşvik etmek ve suç işleme kararını kuvvetlendirmek” kapsamında değerlendirilmelidir. Bu, nedenle sorumlu olan kişi veya kurum hakkında derhal soruşturma başlatılmalıdır.
Özellikle son dönemdeki Nüfus Hizmetleri Kanunundaki değişiklikler de dikkate alındığında yaşanan tartışmaların tamamı dini referansların toplumsal yaşamda hukuksal şekillenmeye yol açacak biçimde değerlendirildiği kaygısını artırmaktadır.
Antalya Barosu olarak;
Çocukların cinsel istismarına neden olacak hiçbir görüş ve açıklamanın savunulamayacağını bir kez daha hatırlatıyor, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı Anayasa ve yasal sınırlar içinde kalmaya, resmi web sitelerinde yer alan hukuka ve vicdana aykırı tanım ve açıklamaları derhal kaldırmaya çağırıyor ve yürütme organından Anayasaya ve taraf olunan BMÇHS uyarınca, çocukların her türlü istismar ve kötü muamelelerden korunması için gerekli önlemleri bir an önce almasını talep ediyoruz.
ANTALYA BAROSU BAŞKANLIĞI